Gaziantep ‘Yaşanılan En Eski Medeniyet’
Yıllarca gitmeyi isteyip de bir türlü fırsat bulamadığımız Gaziantep gezisini 2015 yılı bitmeden nihayet gerçekleştirdik. Bu gezi benim için bir kültür yolculuğundan çok, köklerime yani hep adını duyduğum annemin ve dedemin memleketine bir tür duygusal yolculuktu aslında.
THY‘nın yaptığı bir kampanya ile bu sefer ki rotamızı Gaziantep olarak belirledik. İnternet de bulduğum şehre ait gezi yazıları, genelde şehre günübirlik giden gurme gezginlerin yediklerini ve tattıklarını ; birbirinden kes kopyala yaparak yazdıkları gezi notlarıyla doluydu. Benim için asıl önemli olan ise şehrin tarihi ve kültürel detaylarıydı. Yeme ve içme kültürü dışında çok zengin ve eski bir kültüre sahip olan bu şehri yalnızca kebap ve baklavaya indirgemenin şehre haksızlık olduğunu düşünerek, şehri çok değerli yönleriyle de anlatmak istiyorum.
Türkiye’nin ve Dünya’nın ‘hala yaşanılan en eski kent’ unvanına sahip olan Gaziantep , kadim ve etkileyici bir kenttir. Yaşanılan en eski bölgenin olduğu düşünülen Dülük Antik Kenti Gaziantep ilinin 10 Km kuzeyinde bulunmaktadır. Hititler, Medler, Asurlular ve Büyük İskender arasında el değiştirip duran bu antik şehir Matematik işlemlerine ait en eski kalıntıların bulunduğu kent olma özelliğine de sahiptir. Kentin tarihi M.Ö. 600.000 yıllarına dayanmakta olup, dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biri olarak gösterilmektedir.
Kutsal kitaplarda da çok büyük bir önemle anlatılan Fırat ve Dicle Nehri’nin arasın da bulunan bu topraklara; Cennet Bahçesi denirmiş. İşte bu bahçenin giriş kapısının da Gaziantep olduğu söylenmekteymiş.
Arap akınlarında şehre konulan Ayıntap ismi zamanla Antep olarak değişmiş; 1921 yılından sonra da Şehre Gazilik Unvanı verilerek GAZİANTEP olarak değiştirilmiş.
Kentin tarihi ve kültürel zenginliği yanında diğer bir çeşitliliği de üretim ve ticaret konusunda ki gelişmişliğidir. Bu zenginliğin en büyük nedeni de şehirden geçen tarihi İpek Yoludur. Kral Yolu olarak da bilinen İPEK YOLU Çin’de bulunan İpek Kozasının yüzyıllar boyunca Asya ve Anadolu’ya, buradan da Avrupa’ya taşınmasını sağlamıştır. İpek Yolu, geçtiği tüm şehirlerde dinsel ve kültürel çeşitliliği, üretimi ve ticareti arttırarak, şehirlerin zenginleşmesinde rol oynamıştır.Şehrin tarihi yerlerini gezdiğinizde hala o günlerin izlerine rastlayacağınız hanlar ve bedestenler size geçmişi taşıyacaktır.
Sabah erkenden vardığımız şehirde oldukça konforlu bir Havaalanı bulduk. Havaalanı önünden kalkan Havaş Otobüsleri bizi kolaylıkla şehir merkezine ulaştırdı. Şehre indiğimizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sıklıkla gördüğüm kentlere benzeyen bir şehirle karşılaşmayı düşünüyordum; oysa ki karşımıza çıkan bambaşka bir Kültür Kentiydi.
Şehirde ki Yahudi, Ermeni, Müslüman ve Rum Ortodoks nüfusun şehirde bıraktığı izler ve kültürel çeşitlilik, farklı bir şehir hissini size hemen yansıtıyor. Gaziantep şehrini bize en çok tanıtan şeyin yemek kültürü olmasına rağmen başta da söylediğim gibi çok büyük bir kültürel mirasa sahip bu kenti ; köklerime kavuştuğum bu şehri canı gönülden severek ve hayretler içinde gezdim.
Benim okuduklarım ve şehirde gördüklerimden aklımda kalanlara göre şehirde en çok Ermeni Nüfusun ve Ermeni Kültürünün izleri görülüyor. Bizim Türk İslam Mimarisine pek benzemeyen hanlar, konaklar, ve kiliseden bozulmuş bazı camileri ile şehirde görülmeye değer bir çok tarihi yapı bulunuyor. Aslına bakarsanız hangi dinden yada dilden olursanız olun Gaziantep şehrinde sığınacak bir liman ya da geçmişinizden kalan bir iz bulma ihtimaliniz çok yüksek.
İşte şehri gezerken hissettiğiniz bu duygu şehrin güzellikleriyle buluşunca ortaya tarifi imkansız bir kültürel yolculuk çıkıyor. Şehre gelen gurme turistlerin oradan oraya bir şeyler yemek için koşturduğu sırada; önlerinden görmeden geçtikleri evler, sokaklar ve yaşayan bunca tarih; birilerinin kendini keşfedeceği günleri sabırsızlıkla bekliyor.
Benim size naçizane tavsiyem Gaziantep şehri yiyerek bitirilemeyecek kadar çok lezzete sahip bir Dünya Kenti. Şehri gerçekten anlamak ve tarihte bir yolculuğa çıkmak için şehri yavaş yavaş ve sindirerek gezin. Şehirdeki katmerci, ciğerci ve kebapçı koşturmasından bir an bile olsa sıyrılıp o muhteşem koca taş binalara dokunun. Binaların cumbaların da ki oymaları, dış kapıların üzerine işlenen süslemeleri , dış duvarlarda ki güvercinlikleri ve Evliya Çelebi’ninde bahsettiği anca bir devenin yürüyebileceği genişlikte ki tarihi sokakları keşfedin.